4 Ocak 2008 Cuma

Türk Kahvesi tarihçesi

tarihçesiTürk Kahvesi, Türkler tarafından keşfedilen kahve hazırlama ve pişirme metodunun adıdır. Özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramı... kısacası, kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Önceleri Arap Yarımadası'nda kahve meyvesinin kaynatılması ile elde edilen içecek, bu yepyeni hazırlama ve pişirme metoduyla gerçek kahve lezzetine ve eşsiz aromasına kavuşmuştur. Kahve ile Türkler sayesinde tanışan Avrupa; uzun yıllar kahveyi, Türk kahvesi olarak bu yöntemle hazırlayıp tüketmiştir. Brezilya ve Orta Amerika menşeili, arabica türü, yüksek kaliteli kahve çekirdeklerinden harmanlanan ve titizlikle kavrulan Türk Kahvesi, çok ince öğütülür. Bir cezve yardımıyla su ve isteğe göre şeker ilave edilerek pişirilir. Küçük fincanlarla servis yapılır. İçilmeden önce telvesinin dibe çökmesi için kısa bir süre beklenir.

Türk Kahvesi özellikleri

Türk Kahvesi; Dünyanın en eski kahve pişirme yöntemidir. Köpük, kahve ve telveden oluşur. Yumuşak ve kadifemsi köpüğü sayesinde damakta en uzun süre tadını devam ettiren kahve türüdür. Birkaç dakika şekli bozulmadan kalabilen bu leziz köpüğü sayesinde, uzun süre sıcak kalabilir. İnce kenarlı fincanda sunulduğu için, diğer kahve türlerine göre daha yavaş soğur ve böylece daha uzun süren bir kahve keyfi sunar. Yoğun şurupsu kıvamı ile ağızdaki lezzet tomurcuklarını aşırı uyararak hafızada yer eder. Diğer kahve türlerine göre, daha kıvamlı, yumuşak ve aromatiktir. Kendine özgü enfes kokusu ve özel köpüğü ile diğer kahvelerden kolaylıkla ayırt edilebilir. Kahve tutkunları tarafından, kaynatılarak içilebilen tek kahve olarak kabul edilir. Geleceği anlatmak için kullanılan tek kahve türüdür. Cafedomancy: Kahve telvesini kullanarak kehanette bulunmak. Eşsizdir çünkü kahvesi fincanın içindedir ancak telve olarak dibe çöktüğünden filtre edilmesine ve süzülmesine gerek kalmaz. Hazırlanırken şeker ilave edildiğinden diğer kahvelerde olduğu gibi sonradan tatlandırmaya gerek yoktur.

kahve markaları

kurukahveci mehmet efendi mahdumları
- Nescafe
- jacobs
- illy- melitta
- mauro
- lavazza
- maxwell house
- alfredo
- sega fredo
- starbucks
- community
- cafe excellence
- millstone
- hillsbros
- gloria jean's
- swissmiss
- keurig
- folgers
- green mountain
- international delight
- equal
- splenda

Espresso mu Türk Kahvesi mi?

Teknolojinin gelişmesinde rol oynayan iki önemli faktör; içgüdüsel olarak sabırsız olmamız, ve kendimizi özel hissetmek istememiz. Aklınızdan, “bu konuların, kahveden bahsedilecek bir yazıyla ne ilgisi olabilir” sorusu geçebilir. Bu iki harika özellik sayesinde cep telefonuna kavuştuk belki, ama ondan çok daha önce hayatımızı değiştiren başka bir güzellik, espresso kahve, bu özelliklerimiz sayesinde icat edildi.Tek bir fincan kahve yapmanın 4-5 dakika sürmesinden ve o nedenle kahvenin genellikle 20 kişilik yapılmasından rahatsız olan Luigi Bezzera, tek kişilik hızlı kahve yapılmasını sağlayan espresso makinasını icat etti, sene 1901. Espresso’nun hikayesine geçmeden ben nasıl “espresso dostu” oldum onu anlatayım. Türk kahvesini severek içen birisi olarak, üzülerek espresso ile ilgili bir yazı hazırlıyorum. İtiraf ediyorum ki, artık espresso’yu Türk kahvesinden daha çok seviyorum. Aslında Türk kahvesinin bir kabahati yok, asıl sorun kahvenin yapılışından kaynaklanıyor. Malum bizler kahveyi klasik anlamda “pişirerek” hazırlıyoruz, dünyada bizden başka da kahveyi pişirme yöntemini kullanan var mı bilmiyorum. Bu uygulamanın sonucu, içtiğiniz Türk kahvesinin kalitesi, hazırlayanın marifetiyle sınırlı oluyor. Ben kahveyi şekersiz içerim, eğer benimle beraber az şekerli ve orta sipariş eden varsa, hepimizin kahvesi orta ile az şekerli arası bir yerde geliyor, çünkü mekan sahibi işin kolayını bulmuş; tek cezve kullanarak herkesin istediğinin ortalaması kahve hazırlamak. Türk kahvesinin aksine espresso, kahve makinesiyle yapılıyor ve gerçekten uygun olmayan kahve kullanılmadığı sürece, genellikle belli bir kalitenin üzerinde hazırlanıyor. Yemekten sonra Türk kahvesi siparişi verdiğiniz de neyle karsılasacağızı bilmeden beklerken, yanınızda espresso ısmarlayanlar keyifle içecekleri kahveyi bekliyorlar. Biliyorum çünkü her iki konumda da bulundum. ESPRESSO’NUN HAYAT HIKAYESI1901 yılında Luigi Bezzera kendi icadı olan bir kahve makinasına patent almak üzere başvuruda bulunur. Makinanın calışma mekanizmasına göre kaynamış su ve buhar basınçla beraber öğütülmüş kahveden geçirilerek kahve fincanına dolmaktadır. Luigi ilk defa yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkta suyu bir araya getirerek kahve yapmayı planlamaktadır. 1903 yılında Bezzera’nın patenti Desiderio Pavoni isimli girişimci tarafından satın alınır. 1905 yılında Pavoni’nin şirketi patentli kahve makinelerini üretip, Avrupa genelinde pazarlamaya başlar. 1927 yılında Amerika’da kullanılan ilk espresso makinası “La Pavoni” New York’un ünlü Greenwich Village bölgesindeki Café Regio tarafindan kullanılmaya başlar. Bu espresso makinası, Café Regio’nun McDougal Street’deki vitrininde bugün bile sergilenmeye devam ediliyor. 1938 yılında Cremonesi’nin geliştirdigi yeni bir teknolojiyle sıcak (ama kaynar olmayan) su, hava basıncıyla calışan bir pompa aracılığıyla kahveden geçirilerek espresso yapılır ama İkinci Dünya savaşı teknolojinin geliştirilmesine engel olur. 1946 yılında Gaggia ilk basınçlı pompa ve kaynamamış yüksek sıcaklıkta su kullanan espresso makinalarını imal etmeye başlar. Bu makinaların hazırladığı kahve üzerindeki kopük veya diğer adıyla kremasıyla bugun içtiğimiz espresso’dur. ESPRESSO’NUN HAZIRLANISIEspresso’nun hazırlanışı aslında oldukça basit. İnce çekilmiş kahvenin içinden kaynama noktasına yakın sıcaklıktaki su yüksek basınçla çok kısa bir süre geçirilerek, kahve çekirdeklerinin aromasının ve tadının suya geçmesi sağlanıyor. Suyun kahveden geçis süresinin kısalığı nedeniyle de kahveye İtalyanca’da ‘ekspres’ anlamına gelen ‘espresso’ adı verilmiş. İyi bir espresso için kritik noktalardan birisi kahve seçimi ama onu bir kenara bırakırsak, piyasa da bulunan ortalama espresso makinalerıyla bile oldukça iyi espresso hazırlanabiliyor. Eğer iyi bir café’deyseniz, mutemelen profesyonel ayarda bir makina kullanılıyorlardır ki, sonuç yüzde doksan Türk kahvesinden daha iyi olacaktır. Espresso ile ilgili geçenlerde Hürriyet gazetesinin yeni gurmesi Arman Kırım bir yazı yazdı, aşağıdaki yorumlar bu yazıdan alıntı. Ben sadece kahvenin amatör tüketicisi olduğum için iyi espresso nasıl olurun yorumumu gerçek gurmelere bırakıyorum: ***İYİ ESPRESSO NASIL OLUR?Her şeyden önce iyi bir espressonun en önemli kısmı üzerindeki köpüktür. Bu köpüğe İtalyanca’da crema (krema) adı verilir. Crema, kahvenin muhteşem aromalarının dışarıya sızmaması için bir conta görevi görür ve kahve bitene dek kaybolmaz. Mükemmel bir espressonun köpüğü kalındır, kadifemsidir ve rengi açık-kahverengidir. Buna ‘kaplan derisi’ rengi adı verilir. Bunu elde etmek için ise basınçlı suyun çekilmiş kahvenin içinden sadece 30 saniye süreyle geçmesi gerekir. Bundan uzun süre akarsa renk koyulaşmaya ve lezzet bozulmaya başlar. ‘Mükemmel’ espresso için ikinci test köpüğün dayanıklılığıdır. Bunun için bir küçük kaşık şekeri kahvenize koyduğunuzda bu şekerin köpüğün üzerinde iki saniye batmadan durması lazım. Özetle, üzerinde 3 mm. kalınlığında, dayanıklı ve kaplan rengi köpük olmayan espressoyu içmeyin. MİKTAR ÜÇ KAŞIĞI GEÇMEMELİBir bardak iyi espresso için 50 tane kahve çekirdeği gerekiyor. Bunların da mutlaka arabica cinsi çekirdekler olması lazım. Bu 50 adet çekirdek kahve kavrulup öğütülünce 6.5 gram toz kahve elde ediliyor. Yani her espresso bardağında 6.5 gr. kahve kullanılması gerekiyor. Bu kahveden ise geçirmeniz gereken su miktarı üç çorba kaşığı. Daha fazla sıvı koyarsanız, çekirdeklerin içindeki odunsu tatlar ve diğer nahoş lezzetler suya geçiyor ve kahvenin tadı bozuluyor. Espresso’nun küçük kaplarda ve çok az miktarda içilmesinin nedeni bu; İtalyanların cimriliği değil. Duble içecekseniz iki misli su değil, iki ayrı 6.5 gr.’lık kahve kullanmanız gerekli. Seyreltik içecekseniz de makineden aynı bardağa daha fazla su geçirmeyip, fincanı kaynar suyla tamamlamalısınız. Zira fincanın yarısından sonra tat bozuluyor. İnce iş, değil mi? Basınç kahvenin kalitesi için çok önemli, 10 atmosfer ideal. Öte yandan fincanınızın önceden ısıtılmış olması şart (o yüzden makine üzerinde tutuluyorlar), aksi halde azıcık koyulan kahve hemen soğuyor. Espresso sürprizlerle dolu bir kahve. İçinde yaklaşık 1,200 çeşit doğal kimyasal var ve bunların 700-800 tanesi aroma vericiler. Yani çekirdek içindeki tüm aromaları çıkartabiliyorsunuz. Ne muhteşem değil mi? Ayrıca kafeini az. Su, 30 saniye geçtiğinden, çekirdekteki kafeinin ancak yarısını emebiliyor. Zaten arabica çekirdeklerinde de robusta’ya göre yüzde 50 daha az kafein bulunuyor. ***Espresso henüz Türkiye’de yeni yeni kabul görüyor. Farklı vesilelerle şahit olduğum için biliyorum, Türk kahvesini küçük fincanlarda içmekten rahatsız olmayan biz Türkler, espresso küçük fincanlarda ikram edilince nedense şaşırıp, bu kadar küçük kahve mi olur diyoruz. Oysa bu kahve bizim damak tadımıza oldukça uygun, benim gibi Türk kahvesinde aradığı standardı bulamayanlar için de bire bir. Herkese keyifli kahve molaları.

Kahvenin çeşitleri

Yayvan bir tepsiye yağlı kağıt serin ve koyu kavrulmuş kahveleri içine dökün. Bir başka kapta su kaynatıp içine, çukulata parçaları koyduğunuz daha küçük bir kabı bu sıcak suya daldırarak çukulatalarınızı eritin. Eriyen çukulatayı karıştırın. Çukulata seçiminde tatlı olmayan acı çukulata tercihiniz olmalıdır. Erimiş çukulata sosunu kahve taneleri üzerine düküp tanelerin yayılması için hahifçe çalkalayın ve biribirinden çok uzak olmayan tanelerin oluşturduğu "kahve taneleri tabakası" elde edin. Tanelerin üzerini kaplayan çukulata soğuyunca tepsiyi bir süre buzluğa koyun. İyice donduktan sonra mümkün olduğunca küçük parçacıklar elde edecek şekilde kırın.Cappuccino hazırlamada esas olan, aslında herkesin kullandığı kendi yöntemidir. Latin ülkelerin kullandığı yöntem size tavsiye edilecek olan yöntemdir. Kullanılacak süt veya süt kreması soğuk olmalıdır. Küçük bir motorlu karıştırıcı veya espresso makinasında iyice köpürtülmelidir ve espresso üzerine dikkatle ilave edilip karıştırılmalıdır. Üstüne arzuya göre tarçın ve hindistan cevizi serpilebilir. Bardaklar genelde yukarıdan tabana daralan tarzda dizayn edilmişlerdir. Fincan kullanımında olabildiğince geniş olanı tercih edilmelidir. Cappuccino adının içecekteki köpüğün "Capuchin" adı verilen katolik keşişlerin giydiği pelerinlerin şapkasına benzetilmesinden (cappuccio=şapka) geldiği söylenir. Üstelik içecek rengi bu pelerinlerin rengine benzemektedir.Cappuccino: Köpürtülmüş süt (foamed milk) ile yapılan espressodur - 1 shot espresso, 1 kısım köpüklü süt, 1 kısım köpük içerir. Cappuccino scuro (Koyu cappuccino): Çok kahve, normalden az süt ile hazırlanan cappuccinodur.Cappuccino chiaro (Açık cappuccino): Az kahve, normalden fazla süt ile hazırlanan cappuccinodur.Cappuccino freddo (Buzlu Cappuccino): Buz üzerinde sunulan cappuccinodur. Cappuccino gibi tek shot espresso ile yapılır. 1:3 oranında espresso : süt karışımı içermelidir. Uzunca buharlaştırılmış sıcak süte (steamed milk) espresso ilave edilir. Yüzeyin hemen altına yerleşmesi sağlanır. Yoğun bir karışım elde edilene kadar yavaşca karıştırılır. Üzerine şeker, tarçın veya çukulata tozu serpilebilir. Sütün de espresso makinasında yoğunlaştırılıp köpürtülmesi mümkündür. Ancak arka arkaya yapılacak ve de ayrı sıcaklık derecelerinde yapılacak bu işlem, birinden birinin soğuması demektir. Sütün makinadan temizlenmesi de cabasıdır. Eğer makinanız kaynatma ve buharlaştırma işini aynı anda fakat ayrı bölümlerde yapıyorsa mesele yoktur. Bu iş için sütü küçük sürahiye doldurur ve makinanın buhar musluğunu dibe kadar daldırırsınız. Sıcaklık yaklaşık 90 C olmalıdır. Ocak üzerinde de, sütü kaynatmadan, yüzeyinde kabarcıkların birikmesini sağlayıp "steamed milk " elde edebilirsiniz. Aynı şekilde bir çırpıcı ile de çırparak köpüklü süt elde edebilirsiniz.Gerçekte içine çukulata şurubu ilave edeceğiniz cappucino veya cafee latte� in ta kendisidir. Ancak şurup, süt ve espresso oranları biribirine eşit (1:1:1 olmalıdır. Isterseniz köpürtülmüş kremayı garnitür olarak ilave edebilirsiniz.Son derece basit olup, espressonuzun üzerine bir yemek kaşığı çırpılmış kremanın yerleştirilmesi ile elde edilir.10 adet karanfil½ fincan şekerBir tutam çubuk tarçın parçaları¾ fincan %100 Kolombia kahvesi½ fincan soğuk su½ fincan koyu krema, çırpılmışGarnitür olarak toz tarçınKaranfil, çubuk tarçın ve kahve otomatik süzme kahve makinasının filtresine konur. Süzüntü alındıktan sonra büyük derin fincanlara (mug) boşaltılır. Üzerine krema ve toz tarçın ilave edilir. Sıcak veya buz üzerinde soğuk servis yapılır. Avrupa ve Latin Amerikada yaygın olan bu kahve özellikle yaz aylarının içeceği olup temelde soğuk espressodur. Ama günümüzde 1-2 tatlı kaşığı instant kahvenin şeker ile beraber bir çalkalayıcıda su ve birkaç küp buz ile birlikte, çokça çalkalanmasıyla da elde edilir. İçinde buz bulunan yüksek bardaklarla servis yapılır. İsteye göre bir miktar süt ilave edilip, kamış ile içilir. Önemli olan bardağın üst kısmında, çalkalama sonucu oluşan köpük görüntüsünün bulunmasıdır. Geleneksel frappe Afrika ve Amerika kahveleri karışımından elde edilen "Gazebo" karışımından yapılır.200ml. soğutulmuş espresso18-22 adet buz (kırılmış)2 yemek kaşığı toz şeker2 yemek kaşığı vanilya veya fındık şurubugarnitür olarak çırpılmış krema veya dondurmaBuz, kahve, şeker, şurup motorlu bir karıştırıcıda iyice karıştırılır (frappe) yumuşak kıvama gelene kadar). Büyük boy, geniş bardaklara boşaltılır. Üzerine çırpılmış krema veya içine dondurma ilave edilir.Moka-Java karışımının kullanıldığı bu kahvede sunulan çukulata tadı Moka (Yemen-Al Mukah limanı) kahvesinin içerilmesinden kaynaklanmaktadır.200 ml. soğutulmuş espresso18-22 adet buz (kırılmış)¼ fincan çukulata sos2 yemek kaşigi vanilya veya badem şurubugarnitür olarak çırpılmış krema veya dondurmaBuz, kahve, çukulata sos, şurup motorlu bir karıştırıcıda iyice karıştırılır (frappe) yumuşak kivama gelene kadar). Büyük boy, geniş bardaklara boşaltılır. Üzerine çırpılmış krema veya içine dondurma ilave edilir. --------------------------------------------------------------------------------Sağlam veya önceden buhara tutulmuş bir bardak alın1 tatlıkaşığı şeker1 veya 2 çorbakaşığı İrlanda viskisiSiyah kahveÇırpılmış kremaHazırlanışı:Kaşığı bardağın içine daldırıp bardağa sıcak su doldurun. Dolayısı ile bardağın ısınmasını sağlayın sonra içindeki sıcak suyu dökün ve kaşığı çıkartın. Bardağa şeker, viski ve kahveyi koyun. Şekerin erimesi için karıştırın. Kaşığı içinde bırakın. Kaşıktan süzülecek şekilde kremayı yavaşca kaşık sapından aşağı doğru dökün. Krema kahve ile karışmaya başlayınca asla karıştırmayın. Aksine kahve üzerinde 1 cm kalınlıkta ayrı bir krema tabakası oluşmasına özen gösterin.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------8 tatlı kaşığı toz Kolombia kahvesi325 ml. soğuk suKırık buz parçaları4 çorba kaşığı şekerHazırlanış:Su ve kahve oranına göre oldukça koyu ve sert olacak kahveyi önce soğuk suda kaynatın. Biraz soğumasını sağladıktan sonra elektrikli karıştırıcı (blender) içine boşaltın. Buzları ve şekeri ilave ederek koyu ve köpüklü bir içecek olmasını sağlayın. Yaklaşık 4 kişi için olan bu kahve içim için çubukla servis yapılabilir.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------1 fincan soğuk süt4 çorbakaşigi kahve şurubu (1 fincan şeker; 1,5 fincan kolombia kahvesi 500ml. soğuk suda kaynıyacak şekilde şekilde hazırlanıp, 1 ay süre ile buzdolabında saklanabilir)2 tatlı kaşığı çukulata şurubu½ tatlıkaşığı vanilya şurubu1,5 fincan kahve dondurmasıKüçük, kırık buz parçalarıToz tarçınHazırlanışı:Tarçın dışındaki tüm malzemeyi elektrikli karıştırıcı (blender) ya koyup, 10 saniye karıştırın. Koyu karışımı, her biri buz parçaları ile dolu geniş bardaklara boşaltın. Üzerine toz tarçın serpin.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------6 yemek kaşığı ince çekilmiş kahve¼ tatlıkaşığı kişniş tozu4-5 tane yeşil cardamomçırpılmış kremaHazırlanışı:Kahve ve baharatları filtre kahve makinasının filtresine yerleştirip makinayı çalıştırın. Süzüntünün biraz soğumasını bekleyin. 5-6 küp buz ilave edilmiş büyük bardakda servis yapmadan 1-2 tatlıkaşığı şeker koyun. Kaşıktan süzdürülmek şartı ile yavaşca çırpılmış krema ilave edin. Arzuya göre bir miktar vanilya serpilebilir. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------1 fincan espresso1 yemek kaşığı karamel sos1 bardak sıcak az yağlı süt veya soğuk süt (arzuya göre dondurma)Hazırlanışı:Tüm malzeme motorlu bir karıştırıcıda koyu kıvama gelene kadar karıştırılır.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------İspanyol tarzı bir kahve olup, brendy içerir.Bir fincan koyu kahveBir adet küp şekerŞekeri ıslatacak kadar brendyHazırlanışı:Şekeri yemek kaşıgı içine yerleştirip brendy ile iyice ıslanıp dağılmasını sağlayın. Kaşığı mum yada çakmak alevi ile ısıtın. Koyulaşıp kahverengi renk alan şekeri yavaşca kahvenizin içine katıp, karıştırın.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------15 ml. amaretto (İtalyan badem likörü)15 ml. oz kahlua1 fincan sıcak süzme kahveçırpılmış kremaHazırlanışı:Likürü kahvenin içine döktükten sonra üzerine bir miktar çırpılmış krema koyup büyük bardaklarda (mug) servis yapın.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------30 ml. iyi kalite İrlanda viskisi1 tatlıkaşığı konyak1/2 tatlıkaşığı şekerSıcak, sert süzme kahve1/4 dilim prtakalHazırlanışı:Viski konyak ve şekeri kokteyl karıştırıcıda şeker eriyene kadar karıştırın. Küçük fincan veya geleneksel küçük bardaklara boşalttıktan sonra kahveyi ilave edip kariştirin. Portakali garnitür olarak kullanin.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------120 ml. süzme kahve 20 ml. Amaretto (İtalyan badem likörü)20 ml. Rom1 tatlıkaşığ şeker veya dondurma Çırpılmış kremaHazırlanışı:Arzuya göre biraz çukulata veya vanilya şurubu Tüm malzemeler yukarıdaki sıraya göre yavaşca eklenip, karıştırıldıktan sonra servis yapılır.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------2 yemek kaşığı şeker130 ml. siyah rom veya brendy2 portakal (helezon şeklinde kesilmiş)10 karanfil tanesi1-2 tarçın (çubuk)5 fincan sert, sıcak süzme kahveHazırlanışıKahve dışındaki tüm malzemeyi bir cezveye koyup ısıtın. Yaklaşık bir dakika içinde bir miktar yanmasını sağlayın. Çok yavaşca kahveyi ekleyin. Fincanlara boşaltırken malzemelerin dışarı alınmasına özen gösterin. 4-6 fincan olarak servis yapabilirsiniz.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------15 ml. tatlı olmayan şarap15 ml. amaretto (İtalyan badem likörü)6 ml. Baileys Irish Cream150 ml. sıcak süzme kahveHazırlanışı:Tüm malzeme sırası ile biribirine katılıp, büyuk kupalarda (mug) servis yapılır.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------2/3 fincan iri çekilmiş, koyu kavrulmuş (ancak çok koyu değil-Viyana usulü )1 fincan su1/3 veya 1/2 fincan kahverengi şeker1 tatlıkaşığı melas (toz haline getirilmemiş şeker)1 tarçın çubuğuarzuya göre birkaç anason tohumuHazırlanışı:Şeker, melas ve baharatları su içine koyup kaynattıktan sonra, kahvenin içine karıştırın. Bir taşım daha kaynattıktan sonra süzüp servis yapın.----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------1/2 fincan süzme kahve Birkaç buz1/4 soda veya kolasoyulmuş limon dilimi veya dilim portakal

Türk kahvesi yapımı

Nefis bir Türk Kahvesi hazırlamak için sadece 2 dakika yeterlidir. İçme suyunu fincanla ölçerek cezveye koyun (kalitede su etkendir). Her fincan için iki çay kaşığı kahve (5 gr), iki çay kaşığı şeker ilave edin (ya da şeker arzuya göre). Kısık ateşte kahve ve şekeri iyice karıştırın. Bir süre sonra kabaran köpüğü ister tatlı kaşığı ile ister dökerek fincanlara pay edin. Kalan kahveyi bir taşım daha pişirin ve fincanlara boşaltın. Türk Kahvesi sunulurken yanında su verilmesi âdettir. İçilen su ağzı kahve lezzetine hazırlar.

Kahvenin tarihçesi

Kahvenin ilk ne zaman keşfedildiği ve bir fincan gerçek kahvenin ilk ne zaman içildiği bilinmiyor. Birçok farklı efsane var, fakat Orta Çağın başlarında kahvenin kullanıldığına dair kesin yazılmış kaynak yada kanıt yok. Homeros ve bazı Arap efsaneleri, uyarıcı etkisi olan, gizemli, siyah ve acı bir içecekten söz eder fakat bu gerçek kahveyse bile emin olunamıyor... Kahve, büyük ihtimalle, Etiyopya'da ortaya çıktı, kuzeyden Mısır'a ve antik Yunanistan'a, güneyden de Arap yarımadasına yayıldı. Efsaneler Kahvenin kaynağı ve nasıl keşfediği ile ilgili çok sayıda farklı efsane var. En yaygın efsane, çoban Kaldi, M.S. 600-800 tarihlerinde, Doğu Afrikada, bir gece dağın yamacında hayvanlarına bakarken (modern zamanda Etiyopyadaki gibi) hayvanlarının tuhaf davrandığını farketti. Bunu incelediğinde, onların, çalılıkların yanındaki kırmızı meyveleri yediğine karar verdi. Bunun sonucunda onlar, uyanık kalıyordu, tüm gece, yaşlı keçiler bile etrafta hoplayıp zıplıyordu. Merakla, keçi çobanı, meyvelerden biraz topladı ve tatdı. Bunların kendisini güçlendirdiğini ve daha uyanık tuttuğunu buldu. Bu esnada manastırın yakınından bir keşiş geçiyordu. Çoban, ona keçilerden bahsetti ve keşiş bu bitkiyi göstermesini istedi. Kaldi, keşişe, grimsi ağaç kabuğu ve parlak yaprakları olan, incecik dallarının üzerinde, yapraklarının alt kısmında, küçük beyaz çiçek demetleriyle karışmış, bazıları yeşil, daha olgun olanları sarı renkte ve diğerleri kiraz renginde ve büyüklüğü, şekli ile tam olgunluğa erişmiş meyve salkımları bulunan, ufak, güzel bir çalı gösterdi. Bu meyvelerin etkisini denemek isteyen keşiş, onlardan bir miktarını toz halinde ezdi ve içecek yapmak için kaynamış suyu üzerine döktü. Bu ilk fincan kahve oldu ancak bu çok uzun sürmedi, her nasılsa, kahve ilk defa kavruldu. İçeceğin etkisi onu tamamen uyanık yaptı ancak onun zihinsel yeteneklerini etkilemedi, keşiş, bu yeni keşfinin ona ve keşiş dostlarına, uzun saatler süren duaları sırasında uyanık kalmalarına yardım edebileceğini düşündü ve bunu manastırına götürdü. Kahve daha sonra manastırdan manastıra yayıldı ve böylelikle daha istenilir hale geldi ve cennetten melekler tarafından inananlara getirilen tanrısal bir hediye sayıldı. Bu efsane muhtemelen Avrupa kaynaklıdır, çünkü Arap kahve geleneğinde yada efsanelerinde benzer bir hikaye yoktur. En eski yazılı kaynak 1671 zamanında, “Roma Doğu dilleri” profesörü olan, Antoine Faustus Nairon tarafından yazılmıştır. Arap literatüründe, kahvenin kaynağına dair birçok farklı efsane var. En bilineni, Baş melek Cebrail'in, (Hz.) Muhammed'e, ona daha fazla güç ve dayanıklık vermesi için kahve sunmasıdır. Diğer bir ünlü Arap efsanesine göre, 1258'lerde Şeyh Ömer'in, Moha limanı şehrine girmesi yasaktı. Gezileri sırasında, bazı meyveler topladılar ve suda kaynattılar. Hazırladıkları içki birdenbire onlara güç verdi ve sihirli meyvelerin hikayesi Moha limanındaki cüzzamlı koloniye yayıldı. Kahve cüzzamlıları iyileştirdi ve Seyh Ömer Moha limanına kahraman olarak döndü. Araplar Kahvenin nerede ve kimin tarafından keşfedildiği hala bilinmiyor, kahve bitkileri Afrika'da ortaya çıktı, Yemen, Arabistan ve Mısır'a yayıldı, muazzam şekilde gelişti ve populer günlük hayata girdi. Yabani kahve, bugün halen Etiyopya'da bulunmaktadır. Yemen'in büyük limanı, adı kahve ile eş anlamlı olan Moha (şimdi Al Mukha), kahve ticaretinin merkezi haline geldi. Kahve, 15. yüzyıldan hatta muhtemelen bundan çok daha önceden beri, Yemen'de yetiştirilmektedir. Başta, Yemen'in otoriteleri, kahve içilmesini desteklediler, bunun, tomurcukları ve yaprakları uyarıcı olarak çiğnenen ve aşırı yan etkisi olan Kat'a nazaran daha iyi olduğu düşünüldü. İlk kahvehane, Mekke'de açıldı, bunlara 'kaveh kanes' deniliyordu. Bunlar, hızla Arap dünyasına yayıldı ve satranç oynanan, dedikodu paylaşılan, şarkı söylenip dans edilen ve müzik yapılan, başarılı yerler haline geldi. Konforlu dekore edildiler ve herbiri kendine özgü karaktere sahipti. Kahvehaneye benzer hiçbir şey daha önce var olmadı: toplum ve ticaretin, rahat ortamda yönetilebildiği ve kahve fiyatları ile herkesin gidebildiği bir yerdi. Arap kahvehaneleri, daha sonra, politik aktivitelerin merkezi haline geldiğinden yasaklandı (ilk olarak 1511'de Mekke'de). Kahve ve kahvehaneler, birkaç on yıl içnde birçok kez yasaklandı fakat yeniden ortaya çıktılar. Sonunda, kahvehanelere ve kahveye vergi koyularak, çözüm bulundu. Araplar kahvelerini, bütün meyvayı, uzun süre, suda kaynatarak hazırladılar. Sonucunda oluşan içeceğe, meyvenin tatlı dış tabakasının ismi olan ‘qishr' denildi. Kahve çekirdekleri, muhtemelen, ilk olarak 16. yüzyılın başında, Türkiye'de kavruldu. 16. yüzyıl boyunca, kahve içecekleri bulunuyordu, İtalyan botanikçi Prosper Alpinus tarafından,1592'deki Mısır gezisinde, kaydedildi. 16. yüzyılın sonunda, siyah kahve, tüm Arap dünyasına yayıldı ve en popüler içecek oldu. Avrupa'da kahve Kahve çekirdeğinin ilk tanımı, 1574' de ünlü Hollandalı botanikçi Carolus Clusius (aynı zamanda laleyi Avrupa'ya götürdü) tarafından yazıldı. Clusius, kahve çekirdeklerinin Mısır'da İskenderiye'den geldiğini bilen bazı İtalyan meslektaşlarından çekirdekler hakkında bilgi aldı. Kahve ağacı (O. Dapper, Beschrijving van Asië, Amsterdam 1680, p. 62) 1582'de Alman Leonart Rauwulf, Amsterdam'dan, Levant'a yaptığı gezilerini yayınladı. O, Avrupa'da ilk defa, Arap kahve içme geleneğini ve Arap kahvehanelerinin var oluşunu anlattı. 1592'de, Avrupa'da, Venedik'de, yukarda bahsedilen Prosper Alpinus tarafından, kahve ağacının ilk resmi yayınlandı. Hollandalı Doğu Hindistan Şirketi (VOC), 1616'da Moha limanından ticarete başladı ve 17. yüzyılın ilk yarısı boyunca, Hollanda, Arap dünyası ve Asya ile kahve ticareti yaptı. O dönemde, Avrupa'da kahve talebi yoktu. 17. yüzyılın başlarında, kahve, Viyanalı tüccarlar tarafından Avrupa'ya ithal edildi. Başta kahve, limonata satıcıları tarafından satıldı, tıbbi özelliklerinin olduğuna inanılırdı. Avrupa'daki ilk kahvehane, 1683'de Viyana'da açıldı, en ünlüsü olan Caffe Florian, Piazza San Marco'da 1720'de açıldı. Burası günümüzde halen açık. 17. yüzyılın sonlarında kahvehaneler Avrupa'nın her yerine yayıldı ve Hollandalı, İngiliz ve Fransızlar, farklı Arap limanlarından kahve ticareti yapmaya başladılar. O zaman, bütün kahveler Arap ülkelerinden ithal edilirdi, çünkü verimli kahve çekirdeklerini satmak yada ticaretini yapmak yasaktı. Yeşil çekirdekler (dış kabuklar olmayan meyveler) yada kavrulmuş çekirdekler verimsizdir. 17. yüzyılın başlarında, ilerleyen Avrupalı botanistler, kahve bitkisini, satmak için değil bilimsel amaçlar için almaya çalıştılar. Yalnız, 1690'lara gelindiğinde, kahve, Avrupa'da çok popüler oldu ve Arap ülkeleriyle olan politik problemler kahve ithalatını tehdit etti, farklı Avrupa ülkeleri, kahve bitkisini, ticaret amaçlı almaya çalıştı. Hollanda kahvesi tüm dünyayı fethetti Canlı kahve ağacını yada çekirdeğini elde etme yarışı, sonunda Hollandalılar tarafından kazanıldı. Hollandalı Doğu Hindistan Şirketi'nin(VOC) bulunduğu Malabar'da (Hindistan) çok benzer kahve bitkileri buldular. Kahve bitkileri, 1696'da Hollandalı Malabar valisi tarafından Batavia'daki (şimdiki Jakarta, Endonezya) arkadaşlarına ve meslektaşlarına gönderildi. 1699'da bitkiler yok olmak üzereydi fakat 1704'de bitkiler çok güzel büyümeye başladı, vali, elde ettiği tohumları ticari amaçla, Java'da ekmeye başladı. Yaklaşık bir asırdan beri kahve ticareti yapan VOC, aynı zamanda, bitkileri nasıl ve nerede yetiştirileceği ile ilgili bilgiyi toplamıştı. 1711'de, 450 kg civarındaki ilk kahve, Java'dan Avrupa'ya ihraç edildi. On yıl sonra, ihraç edilen miktar 60.000 kg'a çıktı. 1706'da, ilk canlı bitki Batavia'dan Amsterdam başkanına hediye olarak gönderildi. Başkan, bitkiyi yerel botanik bahçesindeki serada yetiştirmeye çalıştı. 1713'de ilk Avrupalı kahve bu tek ağaçtan toplandı. 1711 ve 1724 arasında, Amsterdam bahçesi, diğer birçok Avrupalı botanik bahçelerine kahve ağacı sattı ve 1714'de Amsterdam şehri, kahve ağacını, Avrupa'nın o zamanki en güçlü Kralı olan Fransız Kral XIV. Louis'e armağan etti. Ağaç, Jardin des Plantes' e dikildi, turistleri cezbeden ünlü bir ağaç haline geldi. Bu bitkinin tohumları, Fransız adası olan Karayib'deki Martinik'e ve oradan sonra Güney Amerika'nın diğer yerlerine ihraç edildi. Ağacı Yeni Dünya'ya ihraç edenler yalnız Fransızlar değil, aynı zamanda Hollandalılar, 1712'nin başlarında, Güney Amerika'daki sömürgesi Surinam'da kahve yetiştirdi. 1718'de Surinam kahvesi Hollanda'ya ithal edildi. Martinik'deki ilk mahsül 1726'de ihraç edildi. 1715'de kahve, Surinam'a çok benzer olan Haiti ile tanıştı. 1727'de kahve Kuzey Brazilya'da yetiştirilmeye başladı, fakat kötü hava koşulları mahsülü aşamalı olarak değiştirdi, ilk Rio de Janeirove son olarak (1800-1850) San Paolo eyaletinde ve Minas'da kahve ideal ortamını buldu. 1730'da İngilizler, Jamaika'yı kahve ile tanıştırdılar, günümüzdeki en ünlü ve pahalı kahve Blue Mountain'de yetiştirildi. 1825'de, Havaii ilk defa kahve yetiştirdi, burada sadece US kahvesi üretildi. 19. yüzyılda kahve Afrika'daki Avrupa'nın sömürgelerine (yeniden) tanıştırıldı. 19. yüzyıl ortalarına kadar, dışarıda yetiştirilen çoğu kahve, 1699'da Jakarta'daki Hollandalı tarafından ithal edilip yetiştirilen birkaç tohum, Arap kaynaklıdır. Ticaret 1711'de Amsterdam'da ilk kahve ticareti yapıldı, 1,39 gulden her pound (500g) için, gelir sağladı toplamda çok fazla o zaman için. Bu kahveyi çok karlı yaptı ve 1725'de 1,3 milyon kilo kahve sadece Hollandaya ithal edilmiştir. En başta kahve, Hollandalılar tarafından Hindistan'dan ve daha küçük kısmı Surinam ve Seylon (Sri Lanka) ithal edildi fakat yüzyılın sonunda kahvenin çoğu Surinam'dan geldi. 18. yüzyıl boyunca, uluslararası kahve ticaretinin kurallarını Hollandalılar belirledi, başlıca rakibi olan İngilizlerin ana ticareti çay üzerinedir.19. yüzyılın sonlarında, kahve ticaretini temel olarak Fransız tüccarlar gerçekleştirmeye başladı. 19. yüzyılda, Hollandalılardan Sri Lanka'yı alan İngilizler, oradaki kahve üretimini arttırdı ve ana ithalatçılardan bir haline geldi. 18. yüzyılın sonunda, tüm Avrupa'da fiyat çok fazla düştü, kahve toplumun her kesiminde, daha iyi hissetmek için içilen günlük bir içecek haline geldi. Kahve, halen Moha limanından ithal edilmektedir ve 18. yüzyılın sonlarında Yemen kahvesi, çok pahalı olmaya başlamıştı. Amsterdam'da kahve borsasında (o zamanki ana kahve borsası Avrupa'da) 1774'de Yemen kahvesi 14,5 stuivers/pound gelir getirdi, bununla beraber Java kahvesi 10,75 stuivers ve Güney Amerika kahvesi (Martinik, Surinam) 6 stuivers civarındaydı. Karşılaştırmada, çay aynı zamanda 18-60 stuivers/pound gelir getirdi. Buna göre, bir stuiver 1/20 florine eşit, 65 yıl boyunca olan enflasyon hesaba katılmadan, kahve fiyatları başlangıçta 1,39 guilder/pound'dan 0,30 guilder/pound'a düşmüştür.Avrupa'daki kahvehaneler Kahvehanelerin kaynağı Arap dünyasıdır, fakat Avrupalılar tarafından kolayca benimsendi. Fikir Avrupa'da hızla yayıldı ve evler entellektüel paylaşımın merkezi oldu. Avrupadaki birçok büyük zekalar bu içeceği kullandı ve açık oturum, bir sıçrama tahtası olarak düşünceyi veya yaratıcılığı yükseltti. İngiltere'deki ilk kahvehane 1650'de Oxford'da kuruldu, müşterileri yalnız yabancılar ve Doğu'yu gezmiş İngilizlerdi. Kahve o zamana kadar Venedik üzerinden yada diğer ticari limanlardan ticareti yapılırdı, kahvehanelerin ihtiyacını karşılamak çok güçtü. Buna rağmen kahvehaneler Amsterdam'da (1663), Marsilya'da (1671), Paris'de (1672), Hamburg'da (1677), Viyana'da (1685) and Prag'da (1696) ortaya çıktı. Kahvehanelerin o dönemde toplumda çok önemli bir rolü yoktu, tersine, birçok şehirde kahvehanelerin bulunması doğrudan suç oranından anlaşılırdı. Birçok ülkedeki hükümetler alkol ve tütünle birlikte kahveden de ek vergi aldı. Bu birçok kahvehanedeki durumu düzeltmedi ve çoğu kapandı. Durum 18. yüzyılın başlarında, kahve tedarikçileri daha güvenilir hale gelince ve kahve ucuzlayınca zorlukla değiştirildi. Kahvehaneler artık yalnızca öğrencileri, yabancıları ve sıradan insanları çekmedi, fakat çok daha zengin insanlar kahvehaneler ile ilgilenmeye başladı. Kahvehaneler çok lüks mekanlar haline geldi ve ayrıca (yerel) politikacıların da ilgisini çekti. İngiltere'de kahvehaneler kapalı kulüpler içinde gelişti, ve halen mevcut. 18. yüzyılın ortalarında, çok daha fazla kahvehane açıldı ve büyük şehirler düzinelerce kahvehaneleri ile övündüler. Kahvehaneler genelde erkekler tarafından ziyaret edilirdi, yalnız servis yapmak üzere bayanlar bulunurdu. Paris'de kadınlar yazın açık hava pavyonuna kahve içtiler bu uygulamayı diğer şehirler takip etti. Evde kahve, yalnız çok zengin olan ve kendi kahvesini ithal etmeye gücü yeten kişilerce yapılırdı. Kahve (ve çay) aynı şekilde pahalı olan ithal porselen kupalarda içilmeye çok uygundur. Eve gelen birine kahve ikram etmek 17. yüzyılda servetin göstergesi sayılırdı. Kahve daha yaygın hale gelmeye başladığında kahvehaneler daha fazla moda oldu, kahve ikram etmek artık servetin göstergesi değildi. Kahve, 18. yüzyılın başında Batı ve Güney Avrupa şehirlerindeki sıradan dükkanlarda herkes için ulaşılabilir oldu. Uzun ticaret yoluna bağlı olarak Avrupa'nın heryerinde alışıldık olması birkaç on yıl sürdü. Amerika'da kahve Kahve, 17.yüzyılda İngilizler tarafından Kuzey Amerikalı sömürgelerine bir içecek olarak tanıtıldı. İlk kaynağa göre Kuzey Amerika'da 1668'den beri kahve içilmekte ve 1680'ler ve 90'larda, New York, Philadelphia, Boston ve diğer şehirlerde kahvehaneler açıldı. 1773'deki “Boston Tea Party ”, ‘Green Dragon' adında bir kahvehanede düzenlendi. Aynı zamanda, günümüzün finans alanı Wall Street olarak bilinen, New York Menkul Değerler Borsası ve New York Bankası kahvehanelerde başladı. İngiliz kraliyeti tarafından çaydan alınan aşırı vergiyi protesto etmek için, kahve, Kıtasal Kongre'de, Birleşik Devletler'in ulusal içeceği olarak ilan edildi. Günümüzde Amerika kahvenin dünyadaki en büyük tüketicisidir. İcatlar Yüzyıllardır kahve, kahve parçacıkları ile suyu kaynatarak hazırlandı. Kahve parçacıkları dibe çöker ve kahve servis edilir. 1822'de kahve yapımında yeni bir yolla tanışıldı, espresso. Espresso, özünü 1822'de, Fransa'da ilk ilkel espresso makinesinin geliştirilmesi ile buldu. 1933'de İtalyan Ernest İlly, ilk otomatik espresso makinesini icat etti. Bununla birlikte günümüzün modern espresso makinesi, İtalyan Achilles Gaggia tarafından 1946'da yapıldı. Gaggia, bir yay ile güçlendirilmiş manivela sistemi kullanarak, yüksek basınçlı kahve makinesini icat etti. İlk pompalı espresso makinesi 1960'da Faema şirketi tarafından üretildi. Bu sırada espresso İtalyanların hayatlarının ve kültürlerinin bir parçası haline geldi, İtalya'da şimdilik 200,000'in üzerinde espresso barı bulunmakta. Diğer bir temel gelişme, Alman, Dresden'li bir ev hanımı olan Melitta Bentz'in ilk kahve filtresini icat etmesiyle gerçekleşti. Bentz, tamamen kaynatmanın neden olduğu acılık olmadan, mükemmel bir kahve yapmak için bir yol arıyordu. Melitta Bentz, filtre kahve yapmak için bir yol bulmaya karar verdi, kaynamış suyu öğütülmüş kahvenin üzerine döktü ve tüm taneciklerini uzaklaştırarak filtre edilmiş sıvıyı elde etti. Melitta Bentz, başka materyaller de denedi, en sonunda oğlunun okulda kullandığı kurutma kağıdının en iyi sonucu verdiğini buldu. Yuvarlak bir parça kesti kurutma kağıdından ve metal kupanın içine yerleştirdi. 20 Haziran 1908'de kahve filtresi ve filtre kağıdı patentlendi. 15 Aralık 1908'de, Melitta Bentz ve kocası Hugo, Melitta Bentz Şirketi'ni kurdu. Bir sonraki yıl Almanya'daki Leipziger fuarında1200 kahve filtresi sattı. Ayrıca Melitta Bentz Şirketi 1937'de filtre yatağının ve 1962'de vakum paketlemenin patentini aldı. Orjinal filtre tutacağı 1901'de sadece sıcak su eklenen “çabuk” kahveler, Japon Amerikalı kimyager Satori Kato tarafından Şikago'da keşfedildi. 1906'da, İngiliz kimyager George Constant Washington, ilk seri üretim çabuk kahveyi icat etti. Washington, Guatemala'da yaşıyordu ve bir anda cam kahve sürahisinin üzerindeki kurutulmuş kahveleri inceledi, deneyinden sonra "Red E Coffee" etiket ismi olan çabuk kahve yarattı ve ilk 1909'da pazarladı. 1938'de İsviçreli şirket Nestlé, Nescafe'yi yada dondurulmuş-kurutulmuş çabuk kahveyi tanıttı. Çabuk kahve Amerikan askerleriyle birlikte 2. Dünya Savaşı sırasında çok popüler oldu ; bir yıl için, U.S. Nescafé' bitkilerinin tüm ürünü (bir milyon kasanın tamamı) askerlere gönderildi. Çabuk kahveKafeinsiz kahve, 1906'da Almanya'daki Coffee Hag şirketi tarafından tanıtıldı (kafeinsiz kahve kısmına bakınız ). 20. yüzyıl süresice birçok küçük buluş kahve yapma yöntemlerini değiştirdi fakat bunların hepsinin temelinde ‘geleneksel' filtre yada espresso makinası bulunmaktadır. En yeni teknolojik gelişme 2001'de gerçekleşti, Philips ve Douwe Egberts (Sara Lee) Avrupa'ya kahve torbalarını tanıttı. Bu iki fincan kahveyi çok hızlı ve çok az köpükle yapmayı sağladı. Diğer şirketler de onları takip etti. Kahve torbaları Günümüzde Günümüzde kahve, 20 milyondan fazla kişiyi istihdam eden çok geniş çaplı bir endüstridir. Bu, dünya çapında dolarla ticareti yapılan petrolden sonraki ikinci üründür. Kahve, her yıl 400 milyar kupanın üzerinde tüketilen dünyanın en popüler içeceğidir. Eğer hayal edebilirseniz, Brezilya'da 5 milyonun üzerinde kişi, 3 milyonun üzerindeki kahve bitkisini yetiştirmek ve hasat etmek üzerine çalışmaktadır. Günümüzde, güzel kahveyi, özel kahveyi ve kahve barlarını Londra'dan Sidney'e, Grönland'dan Tierra del Fuego'ya kadar dünyadaki her önemli şehirinde bulmak mümkün. Kahve, gelişmekte olan birçok ülkenin ekonomileri ve politikaları için çok önemlidir; dünyadaki az gelişmiş ülkelerin birçoğu için kahve ihraç etmek dış ticaret kazançlarının önemli bir kısmı oluşturur, kimi zaman bu oran %80'in üzerine çıkar. ? Kahve, gelecekte teslim edilmek üzere alınan veya satılan, ticareti yapılan bir üründür, en önemlisi Londra ve New York'dur.